Gebelikte Yapılan Testler

Gebelikte her anne ve baba adayının merak ettiği en önemli konu, anne karnındaki bebeğin sağlıklı olup olmadığıdır. Gebelik takiplerinde hekimlerin de sürekli olarak tetkik ettiği konular tabii ki anne sağlığı ile beraber anne karnındaki bebeğin sağlığıdır.

Bir bebeğin sağlıklı olup olmadığı hangi kriterlere göre karar verilir? Hangi tetkikler gereklidir?

Ultrasonografik Tetkik

Bebeğinizin tetkikinde ultrasonografi önemli bir yer tutar. İyi bir ultrasonografik inceleme ile anne karnındaki bebek hakkında çok önemli bilgiler elde edebiliriz. Tabii ki bu bilgileri alabilmemiz için anne karnındaki bebeğin belirli boyutlarda olması da gerekmektedir. Bu yüzden her gebelik ayına göre görebildiğimiz bulgular değişmektedir.

Gebeliğin ilk 3 ayı

Ultrasonografide gebelik ile bulgu saptayabilmemiz için gebeliğin en azından 5 haftalık olması gerekmektedir. Bundan önce yapılan ultrasonografik incelemelerde saptananlar sadece indirekt bulgulardır (yani rahim içzarı kalınlaşması veya gebelik kisti gibi). Vaginal yoldan yapılan ultrasonografik incelemede 5 haftalık gebelikte sadece gebelik kesesini ve çok küçük olarak bebeği görebiliriz. Bu erken devrede ultrasonografinin amacı öncelikle rahim içinde gebeliğin saptanması ve dış gebelik olayının ekarte edilmesidir. Gebeliğin 6–7 haftalarında ise amacımız canlı bir gebeliğin tespitidir. 8 haftadan itibaren vaginal ultrasonografi ile bebeğin yapısı hakkında bilgiler elde etmek mümkündür. Bu haftalarda bebeğin baş ve gövde kısmı ayrı olarak seçilebilir. 9–10 haftalardan itibaren ise bebeğin kol-bacak yapıları belli olmaya başlar. Yani normal anatomik yapıyı tespit etme imkânına sahibiz. 3 ay sonuna doğru ise bebekteki iç organlar da belirmeye başlar. Unutmamak gerekir ki karından yapılan ultrasonografik incelemelerde bu bulgular yaklaşık 2 hafta daha geç saptanır.

3 ile 5 ay arasındaki bulgular

Bu aylarda ultrasonografinin karından yapılması yeterli bilgi verir. 3’cü ay sonunda bebeğin iç organları her geçen hafta ile daha belirgin hale gelir ve yaklaşık 16 hafta civarında kalbin ayrıntılı incelenmesi hariç tüm organların normal olup olmadığı saptanabilir. Bu yüzden bu haftalarda yapılan ultrasonografi ile bebekteki anormalliklerin saptama olasılığı en yüksektir. Bu haftalarda yapılan ultrasonografik tetkik ile bebeğin başı ve içindeki beyin yapısından başlayarak, omurganın, kol ve bacaklar ile parmak sayıları, mide, böbrek, karaciğer, dalak, barsaklar ve idrar kesesinin normal olup olmadığı hakkında bilgi elde edilebilir. Ayrıca kalpteki 4 odacık görülerek hayatla bağdaşmayan kalp anomalileri de ekarte edilebilir.

Yani bu haftalarda yapısal olarak bebeğin normal olduğunu tespit etmek mümkündür.

5 aydan doğuma kadar

5 ayda anne karnındaki bebeğin artık normal olduğunu öğrendikten sonra, takip eden aylarda tabii ki bebeğin yapısı öncelikle incelenir. 5 aydan sonra bebeğinizin kalp yapısı da incelenebilir. Fakat bundan sonraki takiplerde bebeğin büyümesi ve sağlığını da tetkik etmekteyiz. Bilinmektedir ki bazı istisnalar hariç, ilk beş gebelik ayında bebeğin büyümesi normal olarak seyreder ve bundan sonraki aylarda ise annenin beslenmesinden tutun, annenin var olan hastalıkları ve hatta sigara içme alışkanlığı bile bebeğin gelişmesini etkiler. Tabii bununla bağlantılı olarak da bebeğin sağlığı da tehdit altında olabilir. Bu faktörler göz önüne alınarak yapılan ultrasonografik kontroller gerektiğinde sıklaşabilir. 5 aydan sonra bebekte saptanabilecek bulgular genelde gelişmede duraklama veya yavaşlama, hızlı gelişme veya bebeğin yine sağlığı ile ilgili suyunda azalma veya plasenta ile ilgili anormalliklerdir. Bu aylarda yapılan yapısal incelemelerde genelde geçici olan ve erkek bebeklerde daha sık saptanan böbrek ve idrar yollarında genişleme saptanıp takip edilebilir.

Bu aylarda saptanan bulgulara göre halk arasında renkli ultrasonografi diye anılan doppler ultrasonografi de yapılması gerekebilir. Fakat şunu bilmek gerekir ki doppler ultrasonografi ancak gerektiğinde yapılması gereken ve her gebede gerekmeyen bir araştırma metodudur.

Son haftalarda ultrasonografi ile bebeğin sağlığı ile önemli bilgiler elde edilebilir. Hatta bu bulgulara göre doğum kararı veya doğum şekli hakkındaki karar da verilebilir.

Kan Testleri

Gebelik tespitinden itibaren yapılması gereken bazı testler mevcuttur. Bu testlerin yapmamız için öncelikle anne rahminde canlı ve normal bir tespiti önemlidir. Bunlar şöyle özetlenebilir:

Rutin kan sayımı ve idrar testi

 

Gebeliğin başında yapılan bu testler ile genel kan tablosu yani kansızlığın varlığı araştırılır. Kan sayımındaki problemlerinin gebeliğin başında saptanması ve gerekli tetkik ve tedavinin yapılması ileriki aylarda bebeğin gelişme ve sağlığını etkileyebilir. Örneğin ülkemizde yaygın olan demir eksikliği anemisi genelde gebelik başında yapılan basit bir kan sayımı ile saptanır. Ülkemizin bulunduğu coğrafi yerleşimde sıkça rastlanan diğer bir kansızlık da Akdeniz anemisidir. Eğer bu yönde şüphe varsa ileri tetkikler gerekebilir. İdrar testi ise aynı şekilde basit ama özellikle idrar yolları ile ilgili önemli bilgiler verebilir. Kan grubu tayini mutlaka yapılmalı ve Rh uyuşmazlığı varsa aylık olarak İndirect Coombs testi yapılır ve her ay tekrarlanır.

Gebeliğin başında her gebeye zorunlu olmayan fakat özellikle risk taşıyan anne adaylarında riske yönelik özel testler de istenebilir. Bunlar toxoplazma testi , kızamıkçık, sitomegalovirus, herpes, hepatit testleri ve riskli kadınlarda ve HIV testi.

Down Sendromu Tarama Testleri

 

Gebelikte ultrasonografi ile beraber bebeğin normal olup olmadığı hakkında en önemli bilgi veren testtir. Sadece problemli bebek doğurma olasılığı olan gebelerde değil, her gebelikte rutin yapılması gereken bir testtir. Bu test 11 ile 13 haftalar arasında yapıldığında bebeğin ense kalınlığı(NT) ile beraber 2 hormon(PAPP-A, freeBeta-hCG) bakılıp Down Sendromu riski hesaplanır.  16 ile 18 haftalar arasında yapılan Down Sendromu tarama testi Üçlü test olarak da bilinir.  Bebekle ilgili bilgilerin yanında kanda bakılan AFP, uE3 ve hCG adındaki 3 hormon değerlerinin özel bir hesabı neticesinde elde edilen bulgular bu test için geliştirilmiş bir bilgisayar programına girilerek bir sonuç hesaplanır. Bu sonuçtan elde edilen bulgu özellikle Down Sendromu veya Mongol bebek diye bilinen ve ayrıca son zamanlarda Trizomi 18 denen kromozomal bozuklukları taşıyan bir bebek doğurma riskinin bulunmasıdır. Burada hesaplanan risk önce yaşa göredir. Daha sonra ise yaş, AFP,uE3 ve hCG değerlerine göre risktir. Genelde bu riskin 270’de 1 ve daha sık saptanma olasılığı(yani 269 ve daha sık) yukarda bahsedilen problemli bebek doğurma riskinin yüksek olduğu yönündedir ve gerçekten böyle bir problem olup olmadığını kanıtlamak için amniosentez ile anne karnındaki bebeğin kromozom yapısının araştırılmasını gerektirir. Buna ilaveten AFP değeri aynı zamanda beyin-omurilik sıvısının dolaştığı ve nöral tüp denen beyin ve omurilikteki problemler hakkında da bilgi verebilir. Görüldüğü gibi çok az bir kan örneği ile hayati önem taşıyan bilgiler alınabilmektedir.

Amniosentez

 

35 yaş ve üstü bir zamanda doğum zamanı tekabül eden anne adayları ile yukarda bahsedilen Down Sendromu tarama testinde yüksek risk taşıyan gebelerde amniosentez ile elde edilen sıvı örneğinden kromozom incelenmesi gerektirmektedir. Bu işlem sonuçta her anne adayının gözünü korkutmaktadır. Fakat bu işlemde bebeğin zarar görme olasılığı sadece yüzde yarım kadardır. Oysa bu testten vazgeçmekle hayat boyunca üzüleceğiniz çok önemli problemler ekarte edilmektedir. İşlem ultrasonografi eşliğinde ve lokal anestezi ile yapılmaktadır. Uygun yerden girilen ince bir iğne ile gebelik yaşına uygun miktarda sıvı alınmaktadır ve bunun incelenmesi için bu işle uğraşan bir laboratuara gönderilmektedir. Sonuç ortalama 15 ile 20 gün arasında belli olmaktadır.

Gebelikte şeker tarama testi

 

Genelde 24 hafta civarında yapılan basit bir testtir. Bunun için sabah aç karında laboratuara gitmeniz yeterlidir. Önce açlık kan şekeri için kan alınır ve sonra 50 gr Glikoz denen şekerli bir sıvı içirilmektedir. Bu sıvının içiminden 1 saat sonra tekrar kan şekeri için kan alınır. Bu testin anormal olarak saptanması her zaman yeterli olmayabilir. Gerek görülürse gerçekten problem varlığını kanıtlamak için 100 gr Glikoz ile yapılan, fakat 3 saat süren daha detaylı bir şeker testi yapılabilir. Bu testlerin amacı daha önceden var olan ve tesadüfen gebelikte saptanan gerçek şeker hastalığı veya sadece gebelikte saptanan ve doğumdan sonra ortadan kalkan Gebelik Şeker Hastalığı adında bir problemin saptanmasıdır. Gebelik şeker hastalığı her ne kadar kulağa zararsız geliyorsa da, gerçek şeker hastalığı olan annenin bebeği üzerine yaptığı olumsuz etkileri aynı şekilde yapar. Sonuçta takip yöntemi gerçek hastalığı olan anne ve bebeğin takibi ne gerektiriyorsa yapılması gerekmektedir.

Hepatit B tarama testi

 

Hepatit B toplumda sıklıkla taşıyıcı durumda olan bir hastalıktır. Genellikle kan, kan ürünleri ve salya, vaginal salgı gibi vücut salgıları ile bulaşmaktadır. Taşıyıcı olan insanlarda hastalık bulgusu vermez, fakat bulaşıcı olma özelliği mevcuttur. Gebelikte Hepatit B özellikle yeni doğacak bebeğe bulaşma olasılığı taşımaktadır. Plasentayı geçmediği kabul edilen bu virüs doğumda anne kanı ile bulaşma olasılığı mevcuttur. Özellikle normal doğum esnasında kan ve vaginal salgı ile bebeğe bulaşırsa, bağışıklık sistemi zayıf olan bu canlıda belirgin bir karaciğer hastalığı yapabilir veya taşıyıcı durumda kalabilir. Bulaştıktan sonra 45 – 60 gün kadar kuluçka devresi geçirdiğinden dolayı, gebelik başında normal olsa da doğuma kadar tekrar bulaşma olasılığı mevcuttur. Bu yüzden pratik olarak gebeliğin son ayında Hepatit B açısından araştırma gerekmektedir. Eğer taşıyıcılık durumu varsa özellikle bebeğin daha az temas ettiği doğum şekli olan sezaryen tercih edilmeli ve bebek doğar doğmaz kısa bir sürede Hepatit B immunglobulin ve Hepatit B aşısı yapılması gerekmektedir. Tabii artık Hepatit B taşımayan annelerin bebeklerine de koruyucu olarak Hepatit B aşısı yapılmaktadır.

SONUÇ

Gebelik her ne kadar fizyolojik bir süreç olsa da günümüz teknolojisinin imkân verdiği yukarıdaki testlerin ve araştırılmanın yapılması hem anne adayı hem de yeni doğacak olan bebek için önem arz eder. Anlatılanları dışında özel birtakım durumlarda, probleme yönelik ilave araştırmalar yapılabilir. Bunların tayini, takibi yapan hekim tarafından gerektiğinde yapılabilir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.