Hamilelikte İlk 3 Ay Test Zamanı

Hamileliğin ilk 3 ayı kısa bir süre gibi gelse de anne adayları ve aile için en zorlu aylardır. Önemli sınavlardan geçen bebekler, yollarına daha emin adımlarla ilerliyorlar. Kayıp riskinin yüksek olduğu bu dönem sonrası, daha yapılacak çok şey var olmasına rağmen stres azalır ve hamileliğin zevkli dönemi başlamaktadır.

 

Ultrasonografide her kontrolde bebeğin ne kadar hızla büyüdüğü ve şekillendiğini izlemekteyiz. Bununla birlikte bebek küçük olmasına rağmen kol, bacaklar ve başının normal olduğunu görebiliriz. 11 haftadan sonra mide cebinin ve idrar kesesinin belirdiğini, omurgasının da şekillendiğini izleyebiliriz. Hamilelik başında istenen rutin testler, bebek kalp atışını gördükten sonra yapılabilir. Bunlar kan sayımı, idrar testi, kan şekeri, toxoplazma, kızamıkçık ve anne adayının geçmişiyle ilgili var olan bir hastalığı ile ilgili ilave testler olabilir. Örneğin tiroit ile ilgili geçmişinde sorunlar varsa TSH, T3 ve T4 testlerini bakmak faydalıdır. Zira tiroit fonksiyonlarındaki düzensizlikler hem anne adayı, hem de bebeği etkileyen sorunlara neden olabilir. Hipertansiyon hikâyesi olan anne adayının böbrek fonksiyon testleri yapılmalı ve ilaç kullanılıyorsa hamilelikte emniyetli olan ilaca geçilmesi sağlanmalıdır. Burada aslında vurgulamak istediğim konu ki ileride ayrıntılı değineceğim, hamileliğin takibi bazen sadece doğum uzmanı değil diğer branşlar ile birlikte koordineli yürütülmesi gerekliliğidir. Kan sayımı basit bir test olmasına rağmen çok bilgi verebilmektedir. Ülkemizde çok yaygın olan demir eksikliği anemisi ve daha da önemlisi Akdeniz anemisi tanısında ilk adımdır. Alyuvar hücre çapı küçükse ya demir eksikliği anemisi ya da Akdeniz anemisi olabilir. Ayrımını Hemoglobin elektroforezi adı verilen daha ileri bir test ile yapabiliyoruz. Toxoplazma ve Kızamıkçık testlerinin hamilelik öncesi yapılması daha idealdir. Fakat çoğunlukla atlanmış olabiliyor. Ülkemizde bu enfeksiyonların görülmesi nadir olmasına rağmen pratikte son yıllarda sıkça karşımıza çıkmaktadır ve mutlaka yapılmalıdır. Her iki enfeksiyonun aktif olarak varlığı bebeğin hem anne karnında hem de doğumdan sonraki sağlığını tehdit edebilir.

Ailenin bir taraftan bebek bekleme heyecanı devam ederken, diğer taraftan bebeğin normal olup olmadığı ile ilgili endişeleri doğuma kadar ister istemez devam eder. Her kontrolde yaptığımız ultrasonografik kontrollerde, bir taraftan ultrasonografi ekranından bebeklerini izlerken diğer yandan belli etmeden yüzümdeki ifademi de sürekli takip etmekten kendilerini alamazlar. “Bebeğiniz normal ve herhangi bir sorun yok” diyene kadar nefeslerini nasıl tuttuklarını bildiğimden ilk fırsatta bu cümleyi söylemek isterim. Tam tersi çok zordur ve yüzümün değiştiği anda aile bireylerinin kötü bir haberin geleceği korkusuyla gözlerimin içine nasıl baktıklarını çoğu defa yaşadım ve oda da enerjinin bir anda nasıl dibe vurduğunu bilirim. Bu anların hiçbir anne ve baba adayının yaşamamasını diliyorum.

Bebeğimiz ilk 3 ayın sonlarına doğru tamamen şekillenmiştir. Organları oluşmuştur ve çoğunu ultrasonografi ile izleyebiliriz. Genel olarak bunları inceledikten sonra bebeğin “ense kalınlığı”nı değerlendirmek önemli bir adımdır. Bebeğin ense bölgesinde cilt altında kalan bir sıvı boşluğu normalde hep vardır. Bu boşluğun iki boyutta bakarken genişliği normalin üzerinde çıktığı durumlarda önemli bilgiler verebilmektedir. Ense kalınlığının artığı durumlarda kromozom bozuklukları açısından risk artmıştır. Tek başına ense kalınlığının ölçümü test olarak ele alınırsa Down sendromunun ortaya çıkarılmasında % 75 kadar duyarlığı olan bir testtir. 11–14 haftalar arasında yapılan ikili test de adı verilen 1 Trimestr Down Sendromu tarama testinde ense kalınlığı ölçümüne ilaveten Papp-A ve free b-HCG hormonları da ölçülerek, anne yaşı, kilosu gibi parametreler bir araya getirilerek Down sendromunu yakalamada duyarlık % 80-85’a çıkmaktadır. Ense kalınlığına ilave olarak ductus venosus adı verilen damarın doppleri, sağ kalp kapakçığının doppleri, burun kemiği varlığı gibi bulgularla da down sendromu tarama testinin doğruluğunu arttırmaya çalışıyoruz. Ultrasonografide down düşündüren ve marker adı verilen bulgularla da yardımcı olabilmektedir. Fakat unutulmamalı ki bu test tarama testidir ve teşhis koymaz. Testin sonucu DÜŞÜK RİSK veya YÜKSEK RİSK olarak bildirilir. Düşük risk gelmesi down ihtimalinin düşük olduğunu ama sıfır olmadığını söyler, tam aksi tüksek risk down teşhisi değildir ve bebeğinizin ileri tetkik edilmesini gerektirir . İleri anne yaşı va başka risk faktörleri varsa yakalama yeteneği daha yüksek (%99 civarında )  olan fakat hala tarama testi olarak kabul edilen Anne kanında serbest DNA testi iyi bir alternatiftir(NIFTY, Panorma, Threescreen, Harmony gibi patent isimleri ile karşınıza çıkabilir). Test pozitif ise yani yüksek risk saptanmışsa bebeğimiz mutlaka sorunludur yorumu yapmayız ama kesin tanıya götüren kromozom tetkiki yapılmalı. Erken dönemde yapılacaksa 11-14 gebelik haftaları arasında CVS denen yöntem bebeğin plasentasından örnek alınmasıdır. 16 -20 gebelik haftasında ise amniyosentez yapılabilir. Bu yöntemlerle alınan doku ve sıvı genetik laboratuvarında incelenir ve 2-3 gün içinde ilk cevap alınır. Kültür sonrası parçalanan hücrelerin kromozomları incelendikten sonra çıkan nihai rapor 15-20 gün içinde belli olur.

İlk 3 ayda bebeğin genel anatomisi incelenir. Küçük olmasına rağmen genel olarak anatomi görülebilir. Tabii ki bebek büyüdükçe organların detayları da artmaktadır. Ense kalınlığı her gebelik haftasına göre değişim göstermektedir. Ense kalınlığı fazla olçülen bebeklerde başta down sendromu olmak üzere diğer kromozom anomlalilerin riski artmaktadır. Bu nedenle kromozom analizi önermekteyiz. Amniyosentez ve CVS e bağlı kayıp riski nedeniyle Fetal DNA testi de tercih edilebilmesine rağmen onların yerini tutmadığını hatırlatırım. Ense kalınlığı fazla ölçülen bebeklerde diğer bir risk doğuştan kalp damar sorunlarıdır. Kromozom testi normal gelen bebeklerde, 20 hafta civarında kalp dikkatle taranmalı ve gerekirse Fetal Echo ile kalbin ayrıntılı yapısı incelenmelidir.

Son hatırlatma ilk 3 ayda bebeğinizin ense kalınlığı ve burun kökü görülememesi her zaman bebeğinizin sorunlu olduğunu göstermez, normal bebeklerde de görülen bulgulardır. Fakat ihmal edilmemeli ve gerekli olan ileri tetkikler vaktinde yapılmalıdır. Sonuçları yorumlamak ve size bilgi vermek hekimin işi olsa bile bebeğinizle ilgili son karar her zaman sizindir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.