/

Hamilelikte Miad Geçmesi

Hamileliğin başlangıcı ile toplam süresi arasında geçen zaman ortalama 40 hafta olarak hesaplanmaktadır. Başlangıç son görülen adet kanamasının ilk günüdür. Aslında bu teorik bir başlangıç tarihidir ve hamilelik henüz meydana gelmemiştir.

Bir kadının âdeti geciktiğinde ve hamilelik tespit edildiğinde bebeğin anne rahminde olması bu hesaba göre 4 hafta iken aslında biyolojik olarak bu süre daha kısadır. Çünkü 28 günde 1 adet kanaması olan bir kadının ortalama 14 günde yumurtladığını varsayarsak döllenme ve sonradan ceninin anne rahmine yerleşmesi ortalama adet başlangıcından 21 günlere denk gelmektedir. Her kadının adet düzeni nasıl standart olarak 28 gün değilse, yumurtlama zamanı da değişiklik gösterir. Pratikte karışıklık olmaması için en sağlam başlangıç son görülen adet kanaması olarak kabul edilmiş ve buna göre tüm terminoloji oluşturulmuştur.

Ortalama 40 hafta olan hamilelik süresinde 37 hafta itibariyle olan doğumlar miadında ve ondan öncekiler erken yani prematüre doğumlardır. 42 haftaya kadar doğum meydana gelmediyse buna miad geçmesi veya sürmatürasyon adı verilmektedir.

Miad geçmesi özellikle bebeğin sağlığı ile ilgili önemli sorunları da beraberinde getirebileceği için doğru tanısı önemlidir.

Bu konu ile ilgili yapılan çalışmalarda miad geçmesi olan gebeliklerin % 3 ile 12 civarında olduğu bildirilmektir.

Özellikle düzenli takip yapılan hamilelerde miad geçmesi daha az görülmesinin en önemli nedeni aslında gerçek miad geçmesi düşünülen gebeliklerde gebelik yaşının hesaplanmasında yapılan yanlışlıklardır. Gebelik yaşı hesaplanmasında ultrasonografinin kullanımı ile yanılgılar minimuma inmiş ve miad geçmesi pratikte çok az sıklıkta görülmektedir.

Miad dediğimiz 37 gebelik haftasına yakın bebeğin tüm organ gelişimi tamamına yakın oluşmuş ve olgunlaşma meydana gelmiştir. Bununla birlikte bebeğin beslenmesini temin eden plasentanın işlevleri bebeğin yaşı ilerledikçe azalmaktadır. Buna paralel olarak bebeğin kilo alması nispeten azalır ve nispi olarak sıvısında da azalma meydana gelebilmektedir.

37 HAFTADAN SONRA..

Miada yaklaştıkça bebeğin dayanma rezervi azalır ve miad geçmesi ile birlikte plasenta yaşlanması meydana gelir. Doğum stresi miad geçmesi olan bebeği sıkıntıya sokabilmektedir. Bebek kayıpları ortalama 40 haftalarda binde 1 iken 42 haftadan sonra ise binde 8 lere yükselmektedir. Buradan çıkarılacak sonuç ise bebeğin 37 haftadan sonra daha yakından ve mevcut olan fetal iyilik testleri (ultrasonografi, doppler, NST) ile takip gerekliliğidir.

Miad geçmesi nedenleri belli değildir. Genetik faktörlerin önemli bir rolü vardır. Önceden miad geçmesi olan kadınlarda sonraki doğumlarda da miad geçmesi sık görülür. Bebeğin iri olması, baş geliş dışındaki gelişler ve bebeğin duruşları, bebekteki anomaliler, bebekte böbrek üstü bezi az gelişmesi, plasentada sulfataz adı verilen enzim yetersizliği bilinen nedenlerdendir.

Miad geçmesi olan gebeliklerde bebekleri bekleyen en önemli tehlike ani bebek ölümleridir. Ayrıca doğan bebeklerde mekonyum aspirasyonu, asidemi ve doğum travmaları çok daha sıklıkla görülen komplikasyonlardır. % 40 bebekler iridir % 10’unda ise az beslenmeye bağlı küçük olabilirler.

Miad geçmesi olan anne adaylarında endişe oranı yüksektir, vaginal doğumda doğum yolunda genital organlarda travma, koryoamnit ve endometriat adı verilen zarların ve rahmin enfeksiyonları riskleri de her geçen zamanla artar. Sezaryen oranı da yüksektir.

Miad geçmesi olan gebelerde doğum yöntemini belirleyen faktörler bebeğin büyüklüğü, bebeğin başı ile doğum yolu arasındaki uyumsuzluk, bebeğin sıvı miktarı ve yapılan NST ve doppler gibi testlerde iyilik hali ve dayanma rezervidir.

DOĞUM NASIL OLMALI?

Eğer baş ile doğum yolu arasında belirgin bir uyumsuzluk yoksa rahim kanalı pozisyonu ve açıklığı uygunsa damardan doğum ağrılarını başlatan tedaviler başlanabilmektedir. Rahim kanalı doğum için hazır değilse onu uygun hale getiren ilaçlar ile uygun hale getirildikten sonra serum başlanabilmektedir. Ağrı tedavilerinde ise bebeğin durumu yakından izlenmelidir. Miad geçmesi olan bebeklerde rezerv sınırlıdır ve kalp seslerinin bozulması riski de artmaktadır. Doğum esnasında ise özellikle bebeğin başı çıktıktan sonra bebeğin iri olması ve omuzların geniş olması olasılığına karşın tedbirler alınmalı çünkü iri bebeklerde hem bebekte omuz bölgesindeki sinir zedelenmesi hem de annede ciddi travmalar yapabilmektir. Bebeğin doğumunda mutlaka yeni doğan uzmanı bulunmalı ve mekonyum aspirasyonu ihtimaline karşın yoğun bakım koşulları hazır bulundurulmalıdır.

Doğum sürecinde ise bebeğin kalp seslerinde bozulma veya tüm çabalara rağmen doğum ilerlemez ise tek çözüm yolu sezaryenle doğumdur. Sezaryenle doğumlarda da aynı şekilde bebeğin sıkıntılı olabileceği ihtimaline karşın yeni doğan ekibi hazır bulundurulmalıdır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.