Hamileliğin başında başlayan doğumla bitmiş gibi gözükse de yeni anneler için emzirme de ayrı bir serüvendir . Bir taraftan aile yönlendirmeleri , bir taraftan yetersiz bilgilendirmeler sonucunda bebeğin anne sütünden yeterli yararlanması olamamaktadır. Oysa yenidoğan bebeğin temel beslenme ve sıvı kaynağı anne sütüdür. İçerdiği ilave maddeler anneden direkt olarak bebeğe geçen bağışıklık maddeleri olan immünoglobulinlerdir.
İlk günlerde annelerin genel yakınması sütünün yetersiz olduğu ve bebeklerin aç kalabileceği korkusudur. Bu durumda yeterince çaba göstermeden verilen mamalar en önemli yanlışlardan biridir. Oysa yenidoğanın ihtiyacı arttıkça ona paralel olarak da süt üretimi artmaktadır.
Süt üretimi için memelerin hazırlanması hamileliğin ilk aylarında başlar. İlk 3-4 ayda süt kanallarındaki süt bezleri gelişir ve doğuma yakın günlerde içi süt ile dolu olarak beklemektedir. Sütün çıkmasını veya ilave üretimini frenleyen mekanizma plasenta ve hormonlarıdır. Doğumla birlikte plasentanın çıkması ile fren mekanizması ortadan kalkar ve süt salgısı ve üretimi başlar.
Doğum yapmış annelerde emzirme işlemi bir taraftan beyinden süt hormonu olan prolaktini, diğer yandan oksitosin adı verilen hormonun da salgılanmasını uyarmaktadır. Oksitosin emzirme sürecinde sütün dışarı çıkmasına yardımcı olur ve en önemli görevi de doğum yapmış rahimden kan kaybını engelleyerek rahmin kasılmasını temin eder. Emzirme işlemi esnasında mutluluk hormonları olan endorfinler de salgılanarak ağrıların azalmasına neden olur. Birçok annede emzirme esnasında hissettikleri haz endorfinlere bağlıdır. Düzenli emzirme rahmin normal bir şekilde küçülmesini temin eder ve kanama miktarını sınırlar.
Anne sütünde özellikli proteinler, karbonhidrat, vitaminler ve mineraller ve yağ asitlerini barındırmaktadır. Bağışıklık maddeleri olan immunoglobulinlerin hepsi anne sütünden geçer fakat en çok miktarda geçen immunoglobulin A dır. Anne mide barsak sisteminde ve solunum sisteminde meydana gelen immunoglobulin A lar anne sütüyle bebeğe geçeren ince barsaklarda bebeğin bağışıklığını sağlamaktadır. Ayrıca anne sütü bebeğin barsak florasının sağlıklı oluşmasını temin etmektedir. Bunun dışında içerdiği büyüme faktörleri nedeniyle anne sütü formulasyonu hala orjinaldir ve benzeri veya eşdeğerini elde etme şansı bulunmamaktadır.
Dünya sağlık teşkilatı halen yayınladığı bildiride hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde bebeklerin en az 6 anne sütü ile beslenmelerini önermekte ve bu konuda çaba gösterilmesini vurgulamaktadır.
Anne sütünü arttırmak için ne yapmalı?
Annelerin ilk günlerden itibaren en büyük endişeleri olan bebeklerinin aç kalma korkusu ve sütünün yetemeyeceği korkusu hep yaşanan problemlerdir. Süt üretimin temel uyarıcısı sıkılmadan ve bıkmadan emzirmektir. Diğer temel kaynağı da sudur. Bunun dışında geleneksel birçok yemek ve karışımlar da uygulanmaktadır. Çemen otu, rezene, keçi boynuzu, kimyon gibi bitkillerin çaylarının günde birkaç kez içilmesi sütün üretimini 24-48 saatte arttırmaktadır. Bu karışımların birlikte olduğu hazır demlik poşetler rahatlıkla bulunabilir. Tüm çabalara rağmen yetersiz kaldığı durumlarda bulantı ilacı olan yan etkisi prolaktin olan süt hormonunun salglanmasına neden olan domperidon içerikli tabletlerin de kullanılması süt üretimini uyarmaktadır.
Özellikle ilk defa annelik heyecanını yaşayan annelerin, emzirirken karşılaştığı sorunların üstesinden emzirmekle gelebileceği unutulmamalıdır. Memelerin ileri derecede hassas olması, şişmesinin önlemi de emzirmekten geçer. Bu arada düzenli emziren annelerin hamilelikte aldığı kiloları geri vermesi ve eski formlarına kavuşmasının emzirmekten geçtiğini hatırlatalım.