Hamilelikte Ne Yememeli ?

Hamilelik haberi ile birlikte anne adayları ve aile öncelikle yeme içme düzeninde değişikliğe gitmektedir. Hekime sorulan en sık sorular “ne yemeli”, “ne kadar yemeli” dir. Hamileliğin başından itibaren diyet listesi beklentisi de sıktır. Bunun yanında neleri yememeli ve nelerden kaçınmalı, dikkat edilmesi gerekenler yüzeysel olarak geçilir.

Normal yaşamda da kaçınılması gereken yiyecekler ve alışkanlıklar hamilelikte daha da önem kazanmasının nedeni, hamilelikte vücut bağışıklığının nispeten baskılanmış olması ve anne karnındaki bebektir.

Ülkemizdeki yeme içme alışkanlığı aslında hamilelik için uygundur. Yediklerimiz içinde her zaman zeytinyağlılar, sebzeler, etler, deniz ürünleri vardır. Neredeyse her gün süt ürünleri tüketiyoruz. Sorunlu olarak görülebilecek yiyecekler daha çok çiğ köfte ve şarküteri ürünleridir. Fakat günümüzde marketlerde ithal yiyecekler de yaygın olarak satıldığından bu konuda alışkanlıklarımız da değişmektedir. Bu nedenle hamilelikte kaçınmamız gereken yiyecekler arasında aslında Türk mutfağında pek olmayan ama sıklıkla tükettiğimiz yiyeceklerden de bahsetmek gerekiyor.

 

Az pişmiş veya pişmemiş etler

Çiğ köfte sıklıkla tüketilen bir yiyecek olmasına rağmen hamilelikte kesinlikle uzak kalmamız gereken bir gıdadır. Toxoplazma enfeksiyonu yanında diğer mikropları ihtiva eden bu yiyeceğin hamilelerde riskli olduğu tartışılmazdır. Bunun yanında az pişmiş kırmızı etler, hamburgerler veya beyaz etlerden de uzak kalmak gerekir. Marketten alıp ertesi gün için buzdolabında bekletilen etlerde de değişik bakterilerin üreme olasılığına karşın bu ürünlerin de tüketilmesi sorun yaratabilir. Şarküteride bulunan soğuk et ve ürünleri beklediğinde başta listeria adı verilen mikropların üremesi için uygun zemin hazırladığından, bunların ancak ısıtılarak yenmesi önerilmektedir. Salam, sosis gibi ürünleri de pişirdikten sonra yenmesi uygundur. Kırmızı et dışında beyaz et ve hindi eti de mutlaka iyi pişirilmeli ve sıcak tüketilmelidir.

 Taze ve yumuşak peynirler

 Özellikle taze ve yumuşak peynirlerin asiditeleri düşük olduğundan burada bakteri ve özellikle listeria adı verilen mikropların üremesi kolaydır. Listerianın düşüklere neden olabildiği gibi, anne karnında bebek ölümü ve bazen yenidoğanda sorunlara neden olabilmektedir. Bu nedenle taze üretilmiş peynirlerden hamilelikte uzak kalmakta fayda vardır. Pastörize sütle üretilen yumuşak peynirler ise tüketilebilir. Yumuşak peynir mozarella, krem peynir, ricotta, hellimdir.

Sert ve eski peynirler hamilelikte rahatlıkla tüketilebilir. Eski ve sert peynirlerde su miktarı düşük olduğundan kullanılan süt pastörize olmasa bile bakteri üreme olasılığı düşüktür. Eski kaşar, klasik beyaz peynir, mihaliç, permasan peyniri sert peynirlere örnek olarak gösterilebilir.

http://www.instagram.com/aycaogus

Taze sıkılmış meyve suları

Evde ve dışarıda içilen taze sıkılmış meyve suları özellikle salmonella ve e.coli adı verilen ve besin zehirlenmesinde rol oynayan bakterileri ihtiva edebilir. Evde sıkılacak meyvelerin iyi yıkanması ve ev dışında tüketilen meyve sularının pastörize ve güvenli bir şekilde paketlenmiş olanların tercih edilmesi gerekir.

 Suşi

Suşi içeriği itibariyle protein kaynağıdır. Fakat kullanılan taze deniz ürünleri ve ek gıdaların çiğ olması nedeniyle bazı parazitler ve bakterilerle enfeksiyona neden olabilir. Bu nedenle suşi hamilelikte uzak kalmanız gereken yiyeceklerdendir.

Pişmemiş veya az pişmiş yumurta

Kendi başına az pişmiş yumurta veya değişik kurabiyelerde kullanılan az pişmiş yumurta salmonella bakterisi için ideal besiyerlerinden biridir. Bundan korunmak için çiğ yumurta ve az pişmiş yumurta ile çiğ olarak kullanılan yiyecekler hamilelikte sakıncalıdır. Mayonez, Sezar salata sosu gibi değişik soslardan kullanılan çiğ yumurta nedeniyle uzak kalmak gerekir. Evde yapılan tiramisu çiğ yumurta kullanılmışsa risk teşkil edebilir. Bunun yanında pastörize yumurta ile tüm bu yiyecekler hazırlandığında sorun oluşturmaz.

 Deniz ürünleri

 Kılıçbalığı, ton balığı, köpekbalığı, uskumru ve ithal somon gibi büyük balıklar denizlerde uzun zaman geçirdiklerinden yüksek miktarda civa ve bileşenlerini ihtiva ederler. Civa ise vücuda girdikten sonra atılamayan tek ağır metaldir ve fazla miktarlarda olduğunda nörotoksiktir, yani beyin ve sinir hücrelerine zarar verir. Bunların tüketilmesi sınırlı miktarda olmalı veya kaçınılmalıdır. Palamut, lüfer, çupra ve levrek ile diğer küçük balıklar rahatlıkla tüketilebilir. Midye sadece civa değil, kurşun ve diğer ağır metalleri taşıdığından yenmemelidir. Karides, kalamar gibi deniz ürünleri rahatlıkla tüketilebilir. Burada önemli ve dikkat edilmesi gereken, deniz ürünlerinin çiğ değil iyi pişmiş olarak tüketilmesidir.

 Meyve ve Sebzeler

 Taze meyve ve sebzeleri akan suda yıkamak önemlidir. Toxoplazma yıkanmamış meyve ve sebzede yaygındır. Ayrıca kavun, kereviz gibi gözenekli meyve ve sebzeleri fırçaladıktan sonra yıkayıp kurutulduktan sonrla yenmesi önemlidir. Sirkeli suda bir süre bekletmek de sebzelerin tadında değişiklik yapmaz ama mikroorganizma sayısını azaltır.

 Süt ve süt ürünleri

Taze süt ve ürünleri özellikle pastörize değilse tüketilmesi sakıncalıdır. Mikroplar için besiyeri olan süt açık olarak kesinlikle tüketilmemelidir. Mutlaka kaynayana kadar pişirilmeli. İdeali ise marketlerde satılan günlük paket sütler veya pastörize sütlerdir. Aynı şekilde açıkta üretilen dondurmalar da mikroplar için açık bir ortam olduğundan paket olan ve güvenilir markalar tercih edilmelidir.

Fazla miktarda A vitamini

Diğer vitaminlerden farklı olarak fazla alınan A vitamini anne rahmindeki bebek için toksik etki gösterebilir. Besinler arasında en yoğun A vitamini içeren karaciğerdir ve 85 gr sığır karaciğerinde 27 185 ünite A vitamini varken aynı miktarda tavuk karaciğeri 12 325 ünit A vitamini içermektedir. Günlük bir yetişkinin günlük A vitamini ihtiyacı 2 565 ünite olduğu bildirilmektedir. Günlük 25 000 ünite üzerinde alınan A vitamini toksiteye neden olabilir. Özellikle sığır karaciğerinin gebelikte yenmemesi veya seyrek olarak ve az miktarda olmasına dikkat etmek gerekir.

Fazla miktarda kafein

Kafeinin gebelikte en önemli etkilerinden biri düşük riskini arttırmasıdır. Diğer risk ise bebek gelişme duraklamasına neden olabilmesidir. Fazla kafeinli gıdalar tüketen anne adaylarının bebeklerinde hiperaktivitenin daha sık görüldüğü bildirilmiştir. Bu bilgiler ışığında illa kahve içilecekse sınırlı miktarda olmasında fayda var. Günlük kafein miktarının 200 miligram ile sınırlanması önerilmektedir. 200 miligram için günde 1 fincan capuccino yeterli dozu karşılar. Bunun yerine büyük bir espresso veya 1 tane türk kahvesi de benzer miktarda kafein içerir. Filtre kahvelerden günde 2 adet içilebilir. Çayda bulunan kafein aynı miktardaki kahvenin yarısı kadardır. Fakat unutulmamalıdır ki kafein sadece kahvede yoktur. Gün içinde tüketilen çikolata, çay, ice tea, soda ve meşrubatlarda da kafein bulunmaktadır.

Hamilelikte “Alkol” tamamen kesilmelidir

Hamilelikte alkolün miktarı önemli değildir ve kesinlikle içilmemelidir. Bebekte düşük, kayıp ve anomalilere neden olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Az miktarda alınan alkolün bile nörotoksik yani beyin sinir gelişimine olumsuz etkisi olabileceği bildirilmektedir.

Bitkisel çaylar

Hamilelikte bazı bitkisel çaylar içilebilir. Normal çay ve yeşil çay günde 2 bardak kadar içilebilir. Çayın da kafein içerdiğini unutmamak gerekir. Bunun dışında rezene, kuşburnu, limon, nane, papatya çayları içilebilir. Adaçayı, ve bazı kaynaklarda zancefil ile ahududu çayının rahim kasılmalarına neden olduğundan içilmemesi gerekir. Birçok bitkisel çay olduğundan tek tek adını yazmak imkansızdır. Bu nedenle etkisini bilmediğiniz bitkisel çaylarının tüketmeden önde doktorunuza danışın veya kısaca internette araştırabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir