İlk 3 ay Çilekeş Aylar

Hamileliğin ilk 3 ayı anne ve bebek için nerdeyse en zor sınavların verildiği dönemdir. Bir yandan bebeğin geçmek zorunda olduğu zorlu sınav. Diğer yandan anne adayının yaşadığı hızlı değişimler. Bunun yanında anne ve baba adaylarını bebeği kaybetme korkusu sarıyor.

Bebek anne rahmine oturduktan sonra hızlı bir gelişim süreci geçirmektedir. Bu dönemde doğal ayıklanma diye adlandırılabileceğimiz bir doğal süreç de işlemektedir. Temelde kromozomal ve yapısal sakatlıkların olduğu ceninler bu haftalarda maalesef serüvenine devam edemiyor. İlk 3 ayda meydana gelen bebek kayıplarına “Düşük” adı veriyoruz. Düşük, kanama ile hamilelik materyalinin rahim dışına çıkması ile oluşur. Eğer yapılan ultrasonografide bebeğin kalbi atmıyorsa, gebeliğin sonlandırılması gerekir ki buna da düşük adı veriyoruz.

İlk 3 ayda en sık rastladığımız problemlerden biri kanamadır. Kanama, her zaman gebeliğin düştüğünü göstermez. Kanamanın olması bebeğin tetkik edilmesini gerektirmektedir. Kanama var ve yapılan ultrasonografik kontrolde bebeğin kalbi atıyorsa buna “Düşük Tehdidi” adı verilir. Düşük tehdidinde eskiden herhangi bir ilaç verilmezdi ve bebeğin sınavı geçip geçemeyeceğini bekleyerek görürdük. Çoğunlukla da sorun olmaz, hamilelik sağlıklı bir şekilde devam ederdi. Günümüzde ise erken hamileliklerdeki kanamalarda birtakım ilaçlar vermeyi tercih ediyoruz. Bunlardan en önemlisi progesteron hormonudur. İlk 3 ay kanamalarının en sık nedeni bu hormonun yetersizliğine bağlıdır. Bu ilaç verilerek önlenebilen düşükleri önleme şansımız olmaktadır. Eğer düşüğün sebebi bebekteki soruna bağlı bir kayıpsa ilaca rağmen önlenmesi mümkün değildir. Bebekteki sorunların yaklaşık % 50-60’ı hayatla bağdaşmayan kromozom bozukluklarıdır. Bu kromozom bozukluklarını büyüyen bebeklerde göremeyiz çünkü ilk 3 ayda kaybedilir. Ancak düşük materyaline kromozom tetkiki yapılırsa görülebilir. Tabii ki tüm kromozom bozuklukları bu dönemde kaybedilmez. En sık rastlanan ve hayatla bağdaşan kromozom bozukluğu hepimizin sıklıkla duyduğu Down Sendromu yani 21 kromozomun 3 tane olması halidir. Onu 13 ve 18 kromozomlarındaki 1 fazlalık takip eder. 13 ve 18 kromozom sorunları olan bebekler ileri aylarda veya doğumdan hemen sonra kaybedilmektedir. Down Sendromu ise hayatla bağdaşmakta ve günümüzdeki tıbbi ilerlemelerle normal kromozom yapısındaki insanlara yakın yaşam süreleri vardır. İleride bahsedeceğimiz gibi biz doğum uzmanların en önemli işi bu bebekleri doğmadan tespit etmek ve aileye bildirmektir.

İLK ÜÇ AYIN BİTMESİNİ BEKLERKEN

Peki ilk 3 ayda bebeğin istikbali ile ilgili tahminde bulunabilir miyiz? Yoksa zaman sadece beklemekle mi geçmekte ? Hekimler bununla ilgili çok çalışma yapmış ve günümüzde pratikte de sıklıkla işimize yarayan bazı bilgiler elimizde var.

  • Erken dönemlerde bebeğin gelişiminin haftasıyla uyumlu olması
  • Kalp atımının ritmik yani düzenli olması
  • Dakikadaki kalp atım sayısının 100 ve üzerinde olması

bebekte düşük ihtimalinin az olduğunu tahmin etmemize yardımcı olmaktadır. Tam tersi her zaman doğru değildir. Yani yukarıda saydığım parametrelere uymayan bebekleri her zaman kaybetmiyoruz. Bu çalışmaların rağbet görmeye başladığı dönemlerde çok okuyan bir arkadaşımın takip ettiği  bir anne adayı bana geldi. Arkadaşım bebek kalbinin 80 civarında attığını söylemiş ve bebeği kaybedeceğini bildirmişti. Anne adayı ilk hamileliğini yaşıyordu, çok endişeliydi. Ultrasonografi ile baktığımda gerçekten kalp atımı 70-80 civarındaydı ve ilaveten ritmi de düzensizdi. Ama bu durumda yapılacak olan tek şey vardı. O da bekle ve gör stratejisiydi. Ailenin endişeli olması nedeniyle haftalık olarak  bebeği izledik. Baktık ki bebek ilk 3 ayı sağlıklı bir şekilde çıkardı. Sonra da sağlıklı bir şekilde doğdu. Şu anda ilkokulu bitirmek üzere. Vermek istediğim mesaj sudur: İlk 3 ayda kanama çok olabilir, kalp düzensiz de olabilir. Ultrasonografide bebek canlı ise sonuna kadar mücadele edilmeli ve takibe devam edilmelidir.

İlk 3 aydaki düşüklerin diğer sebepleri arasında tiroid hastalıkları (özellikle tiroidin az çalıştığı hipotiroidi), doğuştan veya sonradan olan rahim şekil bozuklukları ve otoimmun hastalıklardır. Aslında bu liste çok uzun ama en sık olanları telafuz etmenin yeterli olduğuna inanıyorum. İleride sadece düşüğe ait sebepleri daha detaylı olarak ele almayı düşünüyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir