Kısırlık Stresi Tüp Bebekte Başarıyı Nasıl Etkiler

Bir hastane koridorunda oturan ve bekleyen çiftleri düşünün. Her hallerinden çift oldukları belli ama bakışları başka yönlere veya bakacak bir yer kestiremeyenler ise başları eğik vaziyette zamanın geçmesini ve sıralarının gelmesini bekliyorlar. Aralarında sohbet edenler çok azdır ve neredeyse bekleme salonunda sessizlik hakimdir. Ellerindeki tetkik içeren poşetler genelde kadınların ellerinde duruyor veya özensiz bir şekilde yakınındaki sehpaya atılmış durumdadır. Hem kadınlarda hem eşlerinin gözlerinde ümit ve karamsarlığı bir arada görebiliyorsunuz. Bir ara tavana belli belirsiz tebessümle bakarken, bir an gözlerdeki ışığın kaybolduğunu ve başların yine eğildiğini görebilirsiniz.

Anlattığımız yer bir kanser polikliniği değil, bir tüp bebek merkezinin bekleme salonudur. Buraya gelen insanlar da sağlıkları yerinde genç çiftlerdir. Sosyoekonomik farklar olabilir, yaş farkları olsa da çok değil, giyim ve konuşma farklı olabilir ama dertleri ortak. Neredeyse hayatlarını ortaya koymaya razı oldukları şey ise aileye katılmasını istedikleri bir bebektir.

Çok az dikkat sarf ederek baktığınızda hangi çiftin bu tedaviye yeni başladığını, hangisinin senelerce uğraştığını anlayabilirsiniz. İlk grupta ümit ışığı ne kadar belirgin ise, son grupta karamsarlık o kadar baskındır.

Çiftlerin yaklaşık yüzde 5-9’unun üreme çağında bebeklerinin olmadığı bilinmektedir. Dünyada ise yaklaşık 80 milyon çiftin kısırlık sorunu yaşadığı bildirilmektedir. Bir kadın ve erkek evlenirken herkes tarafından iletilen ortak dilek mutlu olmaları ve çok sayıda çocuklarının olmasıdır. İşte bu anı kısır çiftler maalesef yıllar sonra acı bir tebessümle hatırlarlar.

Toplumda birçok kutlama töre ve aile geleneğine göre yapılmaktadır. Aile denince de anne, baba ve çocuk figürleri akla gelmektedir. Bayramlar, yılbaşı kutlamaları, yenidünyaya gelen bir arkadaşın bebeğinin kutlaması kısırlık sorunu olan çiftlerin kutlamaktan kaçındıkları veya türlü bahanelerle katılmaktan kaçındıkları olaylardır. Mağazalarda en az uğradıkları veya görmezden geldikleri reyonlar bebek ve çocuk reyonlarıdır. Çocuklu arkadaşlar ile daha az görüşürler veya sık görüştükleri çiftler çocuksuz çiftlerdir.

Kısırlık tedavisi gören bir çift olayı çok güzel özetlemiştir. Mutlu bir çiftte kısırlığın yarattığı üzüntü ve keder, en yakınlarından birinin kaybındaki yaşadıklarına benzetilebilir. Cenaze töreni de çiftin yapılan testler ve muayeneler sonucunda kısırlık problemi olduğunu anladıkları andır. Sonrası mucizenin gerçekleşeceği günü beklemekle sürer. Kısır çiftlerin yaşadıkları üzüntü çok özeldir, ama gerçektir. Tabu olarak kalır ve çoğunlukla paylaşılmaz. Her başarısız tedavi de bu üzüntüyü kamçılar. Sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerinde kısırlık, çiftlerde depresyona neden olarak yaşama motivasyonlarını olumsuz etkilemektedir.

Kısırlık süresi uzadıkça çiftlerin ilişkilerinde de sorunlar görülebilmektedir. Yapılan araştırmalarda kısırlık problemi olan çiftlerde boşanma oranın diğerlerine göre yüksek olmadığı bildirilmekle birlikte, boşananların gösterdikleri sebeplerden biri de çocuklarının olmamasıdır.

Kısırlığın yarattığı stresin kısırlık tedavilerinde olumsuz etkisi olduğu konusu da hekimlerin dikkatini çekmiş ve bu konuda çalışmalar yapılmıştır. Psikolojik olarak kısır döngü meydana gelmiş olan çiftin bu döngüyü kırması için birçok alternatif gösterilse de, en önemli araç tedavinin olumlu sonuçlanması yani bir bebeğin dünyaya gelmesidir.

STRES VE TÜP BEBEK BAŞARISI
Tüp bebek tedavisi, kısırlık tedavileri içinde en karmaşık ve en pahalı tedavi yöntemidir. Bebek isteyen çiftler için son alternatif tüp bebek tedavisidir. Tüp bebek öncesi uygulanan tanı yöntemleri ve başarısız tedavilerin yarattığı gerginlik ve endişe, tüp bebek tedavisi uygulanacak çift üzerinde önemli ölçüde stres yükler. Yapılan çalışmalarda tüp bebek tedavisi uygulanacak çiftlerin yaklaşık yüzde 51’inde hafif, yüzde 20 sinde ise orta ve ağır derecede stres belirtileri saptanmıştır. Kuşkusuz stres belirtileri gösteren çiftlerin çoğunda kadınlar daha ağır belirtiler göstermişlerdir. 200 çiftin katıldığı bir çalışmada kadınların yüzde 48’i ve erkeklerin yaklaşık yüzde 15’i, tüp bebek tedavisinin hayatlarında yaşadıkları en sıkıntılı ve üzüntü dolu tecrübe olduğunu bildirmişlerdir. Başarısız tedavi sonrası başlanan yeni tüp bebek tedavisinde her ne kadar endişe artmasa da çiftteki depresyon düzeyinin giderek arttığı gözlenmiştir.

En sıkıntılı geçen zaman dilimi ise embriyo transferi sonrası gebelik testine kadar olan süredir. Tüp bebek tedavisi aşamalarında yumurta toplama sonrası olumsuz haberler alanlar veya döllenme olmayıp embriyo transferi yapılamayan çiftlerin stres oranı daha düşükken, embriyo transferi sonrası bekleme periyodu tüm çiftler için zor ve neredeyse geçmeyen zamandır.

Başarısız tüp bebek tedavisinin kişiler üzerindeki etkileri bazen çok derin olmakta ve hayal kırıklığı, depresyon, öfke ve üzüntü ile karışık duygular bir arada yaşanmaktadır. Tüm bunlar kadınlarda çok daha ağır hissedilmektedir.

Tüp bebek tedavisi başlanan kadınların yüzde 35’inde tedavi öncesi depresyon belirtileri görülürken, tedavi sonucunda olumsuz hamilelik testi haberi alan kadınların depresyon yüzde 65 gibi yüksek oranda görülmektedir. Kısacası, negatif test sonrası depresyon belirtileri görülen kadınların sıklığı iki katına çıkmaktadır.

En önemli nokta ise bu depresyon belirtilerinin kısa sürede ortadan kalkmadığıdır. Depresyon belirtilerinin bir çoğunda tedaviden yaklaşık 18 ay sonra da devam ettiği tespit edilmiştir.

Birçok tıbbi tedavi yönteminde başarının hastanın morali ile ilgili olduğu kabul edilen bir gerçektir. Kanser tedavilerinde yüksek moralin önemli rol oynadığı bilindiğinden hasta yakınları bu konuda özellikle bilinçlendirilmektedir. Moral çöküntüsünde olan ve başarılı bir cerrahi bir işlem geçiren hastanın iyileşmesinin bile geciktiği bilinmektedir.

Tüm bu tecrübeler ışığında uzun, yıpratıcı ve pahalı olan tüp bebek tedavilerinde de artan stresin gebelik başarısını olumsuz etkilediği düşünülmektedir. Tedavi öncesi olumsuz düşünceler içinde olan kadınların tedavilerinde başarının belirgin olarak düştüğü bilimsel olarak gösterilmiştir. Stres skorlaması yapılan kadınlarda orta düzeylerde stres skoru görülenlerde gebelik yüzde 30 civarında iken skoru daha yüksek olanlarda oran yüzde 14’lere düşmekte ve neredeyse yarı yarıya tedavi başarısını düşürdüğü gözlenmektedir.

Tüp bebek tedavisinin başlangıcında kadınlarda görülen strese ilave olarak tedavi süresince, hekimlerin tedavinin gidişatı hakkında verdikleri bilgiler de stres düzeyini etkilemekte ve özellikle düşük yumurtalık rezervi olan kadınlarda az yumurta geliştiği ve yumurta toplama işleminde canlı hücre elde etme şansının düşük olacağı bilgisi kadınlardaki endişe ve stresi katlayarak arttırmaktadır.

Yumurta toplama işlemi sonrası daha az sayıda yumurta hücresi elde edilen kadınların, embriyo transferi işleminde daha sıkıntılı oldukları ve bunun bile gebelik sonucunu etkilediği düşünülmektedir. Özellikle daha önceden başarısız tüp bebek tedavisi tecrübesi olan kadınlarda depresyon ve endişe olasılığı çok daha yüksektir. Tüp bebek tedavisi sonucu gebelik elde edilmiş, fakat erken dönemde gebelik kaybı yaşayanlarda bile, sonraki tedavilerde stres oranı daha düşüktür.

Tabii ki stresin tüp bebek tedavisi sonuçlarını etkilemediği yönünde sonuçları olan çalışmalar da vardır, ama bu çalışmalar çok az sayıdadır, çalışmaya katılan vaka sayısı istatistiksel olarak sonuca varmak için çok az sayıdadır ve bunun da sonuçları etkilediği yönünde kanaat mevcuttur.

Diğer yandan ise Türkiye’den yayınlanan bir çalışmada vakaların yarısına psikolojik destek verilmiş ve eşit sayıda normal tedavi yapılmıştır. Psikolojik destek verilen grupta stres skoru daha düşük saptanmış ve belirgin olarak gebelik oranının daha yüksek olduğu bildirilmiştir.

PSİKOLOJİK DESTEK VERİLMELİ Mİ?
Tüp bebek tedavisine başlayacak çiftlerin tedavi öncesi psikolojik değerlendirilmesi önem kazanmaktadır. Bu nedenle tüp bebek ekibinde bu konuda deneyimli bir psikoloğun bulunması başarıyı artırmada katkısı olacağına inanılmaktadır. Fakat ülkemizde çiftlerin bu psikolojik desteği direkt olarak tedavilerini yürüten hekimden beklediklerini de pratikte gözlenmektedir. Zaten bir merkezde tedaviye karar veren çiftin tedaviyi yapan merkeze gelmesi genelde o merkezde başarılı tüp bebek tedavisi yaptıran başka kişilerin referansı ile olmaktadır. Bu nedenle tüp bebek ekibinin tedavi süresince manevi desteği tedavi aşamalarında doğal bir beklentidir. Tedavi öncesi yapılan değerlendirmede çiftin üreme ile ilgili tıbbi özelliklerinin açıkça konuşulması olumlu bir etki yaratmaktadır. Tedaviyi yapan hekime ve merkeze güven, ekibin çifte yakın ilgisi stresi önemli oranda sınırlamaktadır.

Paylaşım grupları ve stresi azaltıcı programların katkıları küçümsenmeyecek kadar önemlidir. İnternetin yaygınlaşması ile birlikte, aynı derdi paylaşan ve birbirine destek veren gruplar ülkemizde de artmıştır. Başarısız tedavi süreci yaşamış çiftlerle, tüp bebek ekibi ile iletişimin devam etmesi ve sonraki tedavi öncesi psikolojik olarak hazırlanması başarıda önemli yer tutmaktadır.

Uzun, pahalı ve yıpratıcı etkisi olan tüp bebek tedavisinin çiftlerde yarattığı depresyonun her türlü profesyonel yardıma rağmen hayat boyunca devam ettiğini söyleyebiliriz. Bu depresyonun tamamen ortadan kalkması için ise tek çare vardır, o da aileye yeni katılan bebek.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir